
Türkiye, artık yalnızca siyasi krizlerle şekillenen bir ülke değil; siyasal krizlerin üretim biçimine dönüşmüş bir devlettir. Bu üretim süreci öyle kökleşmiş, öyle çok katmanlı hale gelmiştir ki, partilerin programlarından ziyade, aktörlerin birbiriyle kurduğu görünür/görünmez ittifaklar ve bu ittifakların rant üretme kapasiteleri siyasetin ana eksenini belirlemektedir. Bu çerçevede, devletin içinde kimlerin kaldığı değil, hangi aktörlerin dışarıda bırakıldığı sorusu daha merkezi hale gelmiştir.